Fernando Muslera

|
Galatasaray'da. Simovic efsanesi Galatasaray kalesinde yaşamayı bitirdiğinde, gelebilecek herhangi kaleciden Simovic performansı beklenmiyordu. İyi ve Galatasaray kalesine yetenek olarak yakışacak bir kaleci taraftar için yeterdi. O dönem için büyüklerimiz böyle düşünüyordu muhtemelen. Taffarel geldiğinde de ilk zamanlarda bu düşünceyi sürdürenler olmuştu mutlaka. Taffarel gücünün yettiğini tutacaktı. Atanları zaten iyiydi. Onun için sorun değildi. Zamansız yumurtlamadıkça başımızın tacı olacaktı. Uefa finalinde Henry kafa vuruşunu kurtarmasa kimse ona suç bulmayacaktı mesela. O, topu oradan çıkarmış ve buna kimse inanamamıştı. Bunun uzantısı olarakta, Her 17 Mayıs günlerinde TRT 3 ekranlarında o kafa vurulunca kapanırdı gözler hayat normale dönesiye dek. Kaleci olmak için yaratılmış, tecrübeli Taffarel hepimizin gönlünü kazanmıştı. Aynı zamanda bir çok oyuncudan da daha teknikti. Kendi ırkında olanların yeteneğini kalede göstermesinin tadı da bir başka oluyordu.

Bu efsanenin de kalenin önünden uçup gitmesinden sonra kalenin boş kalacağından korkuyordu Galatasaray taraftarı. Ancak Tafi gitmiş, Mondi gelmişti. Kısa sürede Galatasaray taraftarının herkese vermediği gönlünü kazanmış, bize bir oh dedirtmişti. Uzun süre bu camiaya hizmet etmiş, dizinin üstündeki gol sevinçleriyle hafızalara kazanmıştı. Mondragon'un da çeşitli sebeplerle ayrılmasının ardından uzun süre 1 numaraya hasret kaldı Galatasaray. Kendilerine ve verdiği emeklere saygısızlık edecek olmazsak bu süreçteki kalecilerde hep 12 numara havası vardı. De Sanctis'i bir kenara ayırabiliriz belki. Onun tek eksiği kısa süre kalmasıydı. Genç Semih'i kedi gibi çırpması da unutulmazdı.

Bu yaz kaledeki sıkıntıyı uzun vadede çözmek için arayışlara geçen Galatasaray'ımız Fernando Muslera isminde karar kıldı. Genç ve son yıllardaki başarılı kalecilerimiz gibi Amerika'nın güneyinden bir isimdi Musi. Tafi ve Mondiden sonra bir Musi efsanesini de canlı gözlerle izleyebilirdik. İtalyanların pişirmesi de önemli bir ayrıntıydı elbette. Kendisi için yetiştiği kulübe ödenen rakam büyüktü ancak bunun gençliğinden kaynaklandığı bir gerçekti. Şakasını yapacak olursak; Cana gibi bir ismi bizden götürmüştü ve bir Uefa kupası finalinde topu çizgiden çıkarmadıkça kolay kolay efsane demeyecekti bu taraftar ona. Can olurdu, kalbimizi kazanırdı o ayrıydı. Olympiakos maçında da temiz bir performans sergilemiş ve krediden yememişti. Gelip gidenlerden dolayı futbolcu sarrafı olmuş bizlere "Can" gözükmüştü. Umarız bu taraftarın herhangi bir kısımı yıllar sonra ondan "Candı" diye bahsedecekti.

Haydi Musi !

1 yorum / Yorum Gönder:

aydın özer dedi ki...

galatasaray kalesini korumak o kadar da kolay değildir elbet. kimsenin hataya tamülü yoktur hele en başlarda. ılk macında guzel seyler yaptı MUSİ. inşallah defansımız onun bu başarılı kariyerinde kötü cumleler bırakmaz. onun kendi işinde elinden gelenın en yapacaına ınanıorm. taraftara da sevdırecek kendını bellı. galatasaray zordur, galatasaray türkiyenin en iyisidir. galatasaray bu ülkeye kimsenin yanına yaklaşamadığı seyleri kendı muzesıne goturmustur. galatasaray lı olmak zordur. umarım ıyı bı galatasaray lı olur. mondi gibi, tafi gibi, şükür gibi, arif gibi...

DEPO