Bölüm-2: Total Futbol’un tarihi
Önceki yazıda bahsedildiği üzere şu anda başta Barcelona olmak üzere Ajax,Chelsea gibi bir çok Avrupa kulübünün uygulamaya çalıştığı Total Futbol’un ilk mucidi Rinus Michels demiştik.
Total futbol aslında tam bir dizilimi olmamakla birlikte 4-3-3 şeklinde daha kolay uygulandığı düşünülür .Çünkü bu yapıda felsefenin gereği olan "sahayı enine ve boyuna tam olarak parselleme" ilkesi daha açık ve net benimsenir.
Birçok futbol düşünürüne göre aslında Michels’den önce de bu felsefeyi benimseyen bir takım vardı...
Kocsis ve Puskas’lı Macaristan..
50’li yıllarda fırtına gibi esen fakat kupa kazanamayan Macaristan’ın gerçek dizilimi 4-3-3 değil 4-2-4’tür. Ancak başta da dediğimiz gibi Total futbol da dizilimin önemi yoktur. Hele hangi oyuncunun hangi mevkide oynadığının hiç önemi yoktur.
Bir diğeri ise Arsenal’in efsane Menajeri Chapmann tarafından ofsayt kuralının değişmesiyle uygulanmaya başlanmıştır. İlk başlarda WM sistemi ile başlayan bu dizilim daha sonra yerini 4-2-4’e bırakır.
Zamanla günümüz futbolunda olduğu gibi, orta sahaların kıymeti arttıkça 2’li olan ortasaha 3’lü hale döner ve Total futbolun baş tacı "pas sirkülasyonu" daha garanti altına alınmış olur.
Chapmann’dan esinlenen Sir Alf Ramsey’li İpswich Town benzer sistemle 3. Lig’den 2. Lig’e yükseldi. Ertesi sene 1. Lig’e yükseldi. Ertesi sene 1. Lig şampiyonu oldu ve ertesi sene Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazandı. 3. Lig’den aldığı bir takımı zirveye taşıdığı için İngiliz Milli Takımı’nın başına getirildi.
30 Temmuz 1966...Yer, Webley Stadı..
İngilizler Ramsey yönetiminde Dünya Kupası finalinde Batı Almanya ile karşılaşır. Uzatmalara giden maçta Ramsey’in İngiltere’si kendi evlerinde düzenlenen dünya kupasında Kupaya uzanmıştı.
Bu İngilizlerin Tarihte aldıkları ilk ve tek Dünya kupası olacaktır.
Yani İngilizler de Total Futbolun ekmeğini yemiştir...
Bu felsefenin ekmeğini yiyen her ülke/ takım’ın uyması gereken tek kural vardır; Disiplin..
Michels, disiplin konusunda asla taviz vermez ve "savaş" olarak gördüğü futbolda kazanabilmek için herşeyi mübah sayardı.
Öyleki; Ajax takımındaki ilk yıllarında hava toplarından nefret eden Swart sonraki yıllarda takımının hava sahasına giriş izni vermeyen bir kuleye dönüşecektir.
Bu sistemi ülkemizde uygulamaya çalışan nadir teknik adamlardan birisi ise Ersun Yanal’dır. Pas anlayışını eksik kursada 2002 senesinde Gençlerbirliği takımının kondisyon ve sahaya yayılımı ile göz doldurduğu hatırlanmaktadır.
2003 yılında Bjk ile oynadığı Türkiye Kupası maçını 4-3 kazandıktan sonra eski hakemlerden Erman Toroğlu’nun yorumu şu şekildedir :
"Gençlerbirliği defansını sayıyorum 10 kişi, ortasahayı sayıyorum 10 kişi, forvet hattını sayıyorum 8 kişi. Ee, futbol takımı 11 kişi degil mi?"
Ancak ilerleyen haftalarda kondisyonu düşen oyuncular,gerek sahaya dağılım gerekse pas sirkülasyonunu sağlayamayıp düşüşe geçer...
Pas sirkülasyonunun temeli ise takım arkadaşınızın bir sonraki hamlesini ezbere bilip ona göre sahaya dağılmak.
Belki de Rijkaard’ın Barcelona'sının sezonun ilk devresinde küme düşmemeye oynamasının sebebi de, kondisyonun ayarlanması ve oyuncuların birbirlerinin bir sonraki hareketlerini ezberlemeleri ile oturacak sistemin biraz zaman almasıydı...
Şimdilik bu kadar.
Yazıya "Barcelona-Rijkaard-Galatasaray" konusu ve görüntülü yorumlarla devam edeceğiz.
Zaman ayırıp okuyan, yorumlayan herkese Saygılar, Sevgiler...
Yurdal AY
Yurdal abinin yazısının 2. bölümüydü bu okuduğunuz. 1. bölümü dün paylaşmıştık. Eline yüreğine sağlık.. Eminim ki siz de okumaktan sıkılmamışsınızdır.
0 yorum / Yorum Gönder:
Yorum Gönder