Galatasaray Şampiyonlar Ligi 2. torba takımı seviyesinde değil henüz. Ancak rakip Braga olunca hele bir de evinde oynayınca net galibiyet umutlarıyla çıktık evimizden. Uefa finalini bizden daha yakın zamanda görmüş bir takım olsa da biz daha iyiydik. Ekonomik olarak Avrupa'nın en büyük takımına Old Trafford'u dar edip boynu bükük ayrılmıştık ama bu sefer olmalıydı. Yeni stadımızdaki ilk Şampiyonlar Ligi maçı, müziği ve orta sahadaki o güzel topuydu. Bir de Loca üstündeki tüm stadı saran bantlar. Hafta içi iş çıkışının yorgunluğu Ali Sami YEN Sokak'ta atılıyor ve maç saati yaklaştıkça zaman yavaşlıyordu. Boğazlar patlamaya hazırdı.
Futbolu geçtik, endüstriyelleşen tribün muhteşem bir gösteri daha patlatıyordu o güzel müzikle beraber. Emeği geçenlere teşekkür ediyor ve 3'lü ile maça başlıyorduk. Top bizimdi ama golü bulamıyorduk. ve Şampiyonlar Liginde evimizdeki ilk maçta gol atamadan mağlup ayrılıyorduk. Bir şeyler eksikti. Bunu biz bilmiyorduk. Bildiğimiz tek şey Fatih Terim'in durumuna farkında olduğuydu. Çözüm üretecekti elbette. Bunu çok beklemiştik. Şansımız kura gününe göre azalsa da Galatasaray'ın olduğu yerde umut bitmezdi. Bunu biraz da biz öğrenmeliydik. Özellikle maç içinde bize lazım olan buydu. Bilmemiz gereken 442'den çok buydu. Bu tribün bu takıma maç aldırmalıydı. Maç çevirmeliydi. Tribünde Fatih Terim yoktu ve umuyorduk ki durumun farkında olan birileri vardı. Var mı ?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum / Yorum Gönder:
Yorum Gönder