Musluğu açtığımızda su değil buz akan günlerde rüya şehirden kopup Anadolu'nun bozkırına geliyordu Galatasaray. Başkent'in jet fadıl edasındaki başkanının takımı belki Fransız hocayı getirmişti ama zemini hala yerliydi. Premier lig kalitesindeki Galatasaray bu zeminde oynayacaktı. Geçen sene suni zeminde 3'er 3'er atan Galatasaray şimdi bu zemine çıkacaktı. Takım teknik oyunculardan ziyade ıssırgan ve mücadeleciydi. Evet Galatasaray taraftarının istediği 3 özellikten 2'si sahadaydı. Yetenek hariç. Sadece ligin değil, Avrupa'nın en yetenekli hücum hatlarından birisini oluşturan Galatasaray rahatlığın da verdiği izinle yeni aslanımız Emre Çolak komutasında çıkıyordu sahaya.
Çıkmasına çıktı sahaya. Ama onca Türk Kahvesine rağmen uykumuz geliyordu. Takımımız mücadele konusunda başarılıydı ama yaratıcılık olmayınca gole gidemiyordu. Emre Çolak kendine güveni, yeteneği, mücadelesi ve hırsıyla umut veriyordu. Bu takımda onca yıldızla beraber oynar dedittiriyordu. Etrafındaki mücadeleci ama yetenek konusunda noksan arkadaşlarına rağmen üretken olmaya çalışıyordu. Küçük kaptan Uğur terste olmasına karşın başarılıydı. Ufuk Ceylan ise sebebini bilmediğim şekilde bana Mondragon güveni veriyordu. Taraftarımız yerini almıştı ve desteğini veriyordu. Evet bu futbol onlarıda sıkabilirdi ama Galatasaray'ın sıcaklığı onlara yetiyordu. Takımımız 90 dakika boyunca mücade ediyor ve maç golsüz berabere bitiyordu.
Bu sonuçla 10 puanla gruptan lider çıkıyor ve çeyrek finalde Antalyaspor ile eşleşiyorduk. Sonraki turda ise rakibimiz ya İstanbul ya da Trabzon temsilcisi olacaktı. Katıldığı her turnuvada başarıdan başka şansı olmayan takımımız bu kupayı da istiyordu.
Çıkmasına çıktı sahaya. Ama onca Türk Kahvesine rağmen uykumuz geliyordu. Takımımız mücadele konusunda başarılıydı ama yaratıcılık olmayınca gole gidemiyordu. Emre Çolak kendine güveni, yeteneği, mücadelesi ve hırsıyla umut veriyordu. Bu takımda onca yıldızla beraber oynar dedittiriyordu. Etrafındaki mücadeleci ama yetenek konusunda noksan arkadaşlarına rağmen üretken olmaya çalışıyordu. Küçük kaptan Uğur terste olmasına karşın başarılıydı. Ufuk Ceylan ise sebebini bilmediğim şekilde bana Mondragon güveni veriyordu. Taraftarımız yerini almıştı ve desteğini veriyordu. Evet bu futbol onlarıda sıkabilirdi ama Galatasaray'ın sıcaklığı onlara yetiyordu. Takımımız 90 dakika boyunca mücade ediyor ve maç golsüz berabere bitiyordu.
Bu sonuçla 10 puanla gruptan lider çıkıyor ve çeyrek finalde Antalyaspor ile eşleşiyorduk. Sonraki turda ise rakibimiz ya İstanbul ya da Trabzon temsilcisi olacaktı. Katıldığı her turnuvada başarıdan başka şansı olmayan takımımız bu kupayı da istiyordu.
Kupalara Layıksın Sen,
Şanlı Galatasaray...
0 yorum / Yorum Gönder:
Yorum Gönder