Karıncaezmez Şevki..

|

Tevfik YENER ,17 Ekim 1998 tarihli Sabah gazetesinde Karıncaezmez Şevki’yi şöyle anlatıyor:

"Karıncaezmez Şevki; gelmiş geçmiş en büyük Galatasaray'lı taraftardır...

O bir taksi şöförüydü. 1950 veya 52 model Opel otomobili vardı. Karıncaezmez Şevki'nin Opel taksisi Galatasaray müzesi gibiydi. Futbolcuların ve takımın fotoğrafları tavana yapıştırılmıştı. Her köşe çiçeklerle süslüydü. Ayrıca sarı - kırmızı maskotlar ve de sarı-kırmızı renkte ne varsa. Sadece Galatasaray galibiyetlerinde otomobilinin dışını çiçeklerle donatırdı. Başka zaman ayıptır Galatasaraylıdan başka taraftar da var. Arabamın dışıyla kimseyi rahatsız etmem. Dışı vatandaşa, içi bana ait Opelimin dermiş.

Gömlek yerine Galatasaray forması giyerdi Şevki. Bir de maçlarda Galatasaray bayrağıyla ortaya çıkardı. 1950li yıllarda Galatasaray taraftarı çok azdı. İnönü Stadında kapalı tribünün deniz tarafına sığışırlardı. Birkaç yürekli adam. Liseden izcilerle, liseden mezunlar.

Şevki abi çekinmezdi. Bizim bulunduğumuz bölüme gelirdi ki zaten tüm fenevliler tribünleri doldurmuş olurdu. Karıncaezmez sarı-kırmızılı forması ve bayrağıyla yuhalanmaz, alkışlanırdı. Bizle el sıkışırdı. Onu herkes severdi, ister fenevli, ister beşiktaşlı. Çünkü o efendi adamdı. Futbolun bir oyun, bir
eğlence olduğunu biliyordu. En önemlisi; sportmenliğin barış, kardeşlik ve de centilmenlik olduğunu hissettiriyordu."


Evet, gazeteci Tevfik Yener böyle anlatıyor Karıncaezmez Şevkiyi.

Ben Onun sadece ihtiyarlık hatta müzmin hastalık dönemine denk geldim yaş itibariyle. O da zaten tribünleri bırakmıştı artık.Belki de tribünler onu!

Hastaydı, bir kolu kesilmişti.

Dayım anlatırdı, Galatasaray Lisesinin önünde Galatasaray armasına doğru kolunu kaldırıp saatlerce nöbet tutarmış. Zaten biz Şevki ağabeyin hikayelerini hep bir masal gibi büyüklerimizden dinlemiştik. Ama o bir masal değil gerçekti.

Karıncaezmezden bahis açıldığında, kimse birşey bilmediği halde, kimi öldüğüne, kimi halen yaşadığına dair tartışmalar olurdu zaman zaman.

Bir ara Gheorghe Hagi tarafından ziyaret edilen Karıncaezmez Şevki’nin yaşadığı bu yolla öğrenilmiş oldu.

Ama ben Şevki ağabeyin yaşadığını kesinlikle biliyordum hatta bir hastanede tedavi gördüğünü de.. Ama hangi hastane? İşte bunu bilmiyordum.

Gel zaman git zaman, bir telefon geldi. Arayan tribünden arkadaşım İlker idi. Bize (galiba) Karıncaezmez’in izini bulduğunu söylüyordu.

Kaderin cilvesine bakın ki, doktoru İlker arkadaşımızın kardeşi ve tribünümüzün en has elemanlarından biri olan, Dr.Türker imiş. Ve Karıncaezmez Türker’in görev yaptığı SSK Samatya hastahanesinde yatıyormuş.

Hemen ertesi gün ona koştuk. Biz Galatasaraylılar ona borçuyduk. O bizleri tanımıyordu ama bu o kadar da önemli değildi. Çünkü hepimiz ona hayatta en iyi tanıdığı renklerden oluşan sarı-kırmızı formalarımızla gitmiştik.

Ona Aslan Armalı özel formadan yaptırıp arkasına da Karıncaezmez - 1 yazdırmıştık. Bir de Ahmet Çakır ağabey 90 Soruda Galatasaray Tarihi isimli kitabını imzalamıştı. Ona bunlardan güzel hediye olmazdı.

O gerçekten Galatasarayın 1 numaralı taraftarıydı...

Kendisine sarıldık, öptük. Formasını ona verdiğimizde "keşke Tugrgay yazsaydınız" dedi. İlk önce ne demek istediğini tam kavrayamadık ama kendisi de bu durumu farkedip hemen açıklama yaptı "Turgay Şereni her zaman çok sevdim ben. Onun gibi kaleci gelmedi. Hala da insan olarak çok severim."

Şevki ağabey bunları güçlükle söylerken, yüzünde ve gözlerinde oluşan sevgi ışıltıları bizi de duygulandırdı. Hepimizin gözleri dolmuştu. Böyle bir sevgi olacak şey değildi çünkü.

Karıncaezmezi ziyaret ettiğimizde tarih 2000' in Ocak ayını gösteriyordu. Kendi deyimiyle
"O artık bitmişti..." Yine de konuşuyor gülüyor ve ağlıyordu. Hele bizi gördükten sonra bülbül gibi şakımasına doktorlar ve hemşireler bile hayret etmişti.

Şevki ağabey anlattı, biz dinledik... Biz sorduk, o söyledi. Müthiş bir hafıza muazzam bir konuşma yeteneği. Namık Kemalden şiirler, veciz sözler ve yaptığı şakalar.

Hele o baygın halinden kurtulup "Rerere Rarara Galatasaray Galatasaray CİM BOM BOM" diye bir şahlanışı vardı ki, tek kelimeyle bizi uçurdu.

Metin Oktay dediğimizde ağlamaya başladı. Belliki Taçsız Kral'a duyduğu büyük sevgi kadar onun zamansız ölümü nedeniyle duyduğu üzüntü de henüz yüreğinde tazeliğini koruyordu.

Ayrılma vakti geldiğinde hepimiz paramparça vaziyetteydik.

İsteksiz adımlarla yanından ayrılırken göyaşlarımızı saklıyorduk.

Sonraki günlerde de onu yalnız bırakmamıştık çünkü ; o CimBom Bom'u hiç yalnız bırakmamıştı.

Taraftarımızın en az olduğu dönemlerde bile şanlı bayrağımızı en yükseklerde tek başına taşımıştı.

Ve tarih 23 Mart 2000'i işaret ettiğinde Şevki ağabeyi kaybettik.

Cuma günü Fatih Camii'nde yapılan cenaze töreninde pek çok Galatasaraylı oradaydı.

Efsane başkanımız Ali Uras Beyefendi başta olmak üzere Turgay Şeren, Kadri Aytaç, Kemal Erimtan, Ergun Gürsoy ve Celal Gürcan da cenazede hazır bulundular.

Belki muhteşem bir kalabalık yoktu ama Galatasaray'a yakışır bir ortam sağlandı. Bana göre tek eksik Teknik Heyeti ve futbolcularımızı temsilen birilerinin orada olmayışı idi.

Şevki ağabeyi hastahaneye ziyaretimizde, götürmüş olduğumuz özel formayı yatağında üzerine sermiştim. Cenazesinde ise aynı forma tabutunun üzerindeydi!

Mezarlığa gittiğimizde ise Şevki ağabeyin naaşını kabrine indirenlerden biri de bendim.

Karıncaezmezi kefeniyle birlikte toprağa yatırdıktan sonra formasını üzerine koymak yine bana nasip oldu.

Allah mekanını Cennet eylesin...

Alpaslan DİKMEN


2 yorum / Yorum Gönder:

Adsız dedi ki...

Tek Kelime İle Mükkemmel

Adsız dedi ki...

Of be abi benimde gözlerim doldu vallahi!

DEPO