Galatasaray'dan Ne Gelirse Kabulümdür..

|
Sevgili Galatasaray’ lılar,

Bildiginiz gibi gecen senenin final serisinde çok ciddi bir sakatlık geçirdim.Öncelikle bu uzun sakatlık döneminde bana her zaman destek olan ve biran olsun yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederim. Benim için formamdan ve takımdan ayrı kalmayı kabullenmek gerçekten çok zor oldu. Kendime olan inancımın azaldığı ve tekrar basketbol oynayabilecek miyim diye olumsuz düşüncelere kapıldığım dönemlerde ziyaretlerinizle ve çeşitli yollarla bana ulaştırdığınız mesajlarla desteğinizi hep yanımda hissettim. Bugün eskisinden daha iyi olarak geri dönebileceğime inanıyorsam bunda sizin dualarınız ve desteğinizin çok büyük etkisi var.
Başka bir forma altında yaşasaydım bu dönemi belki de şu anda basketbol kariyerime devam etmiyor olurdum.

Sakatlığımla yakından ilgilenen başkanımız Sayın Adnan Polat’a, şube başkanımız Sayın Ahmet Dedehayır’ a, iyileşme süresince bana çok büyük destek veren ve tedavimin en iyi şartlarda yapılmasını sağlayan basta genel sekreterimiz Sayın Selçuk İren olmak üzere tüm Galatasaray yönetimine ve çalışanlarına, beni biran olsun yalnız bırakmayan kendiside sporculuk kariyerinde aynı sakatlığı yasadığı için tüm tecrübesiyle ve psikolojik desteğiyle yanımda olan Genel Direktörümüz Sayın Mihriban Oğuz’a, yardımcı antrenörümüz Sayın Hakan Acer’ e, fizyoterapistimiz Sayın Fatoş Yavuz’ a, tüm takım antrenör, idareci ve takım arkadaşlarıma teşekkür ederim. Ve tabii ki bugüne kadar en büyük emeği veren Ailem, tüm üzüntü ve korkularını bir kenarda bırakıp geri dönmem için destek oldular.

Hiçbir sporcunun başına gelmemesini dilediğim bu talihsiz sürecin beni olduğumdan daha güçlü, daha tecrübeli ve daha olgun bir hale getirdiğine inanıyorum. Bu süreçte yaşadıklarımı ve hissettiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Her zaman ki gibi sahada mücadele ederken o talihsiz pozisyonda ribaunda çıkıp yere düştüğümde dizimde çok büyük bir acı hissettim. Bu acı o ana kadar yaşadığım bir çok hafif sakatlıktan çok farklıydı ve daha önce böyle birşey yaşamamış olmama rağmen ilk saniyede bağımın koptuğunu anladım. Tek düşündüğüm maça devam edemeyecek olmamdı, sonrasında da dizimdeki acıyı zaten hissetmedim. Hastanede kötü haberi alıp çok sevdiğim formamdan uzun bir süre ayrı kalacağımı öğrendiğimde dünya başıma yıkıldı, inanamadım. İnternette sakatlığımla ilgili çıkan haberleri okuduğumda ben değilmişim gibi geliyordu, sabah kalktığımda yürüyüp koşabilecekmişim gibi hissediyordum. Ama son kontrolden sonra artık durumu kavramıştım. Doktorlar 3.5 ay demişlerdi, sezonun ilk maçında sahada olacaktım, Arma’mdan uzak kalmayacaktım. Hiç maç kaçırmayacak olduğumu düşünerek kendimi avuturken koltuk değnekleriyle yürümek, merdivenleri koşarak ikişer üçer çıkamamak, çocukluğumdan beri kendimi en rahat hissettiğim basketbol sahasında olamamak çok canımı yaktı. Başlangıçta dizimi hiç sevmediğim dönemlerim oldu. İnancım, hırsım, güvenim azaldı zaman zaman. İşte bu dönemde almış olduğum o müthiş destek bana güç verdi. Sonra yavaş yavaş dizimdeki yara izimi ve çivimi sevmeye başladım çünkü o Galatasaray’ım için mücadele ederken olmuştu. Bazen sevinç, bazen keder demiyor muyuz hepimiz? Ne gelirse Galatasaray’dan kabulümdür dedim. Savaşmaya hazırdım artık. Yüzlerce -hatta binlerce defa desem abartmış olmam- izledim o son maçı ve sakatlık anımı, her seferinde içim acırken daha bir sıkı sarıldım tedavime. Gün oldu yeni bir hareketi yapabildiğim için çocuk gibi sevindim, gün oldu sahada oturup saatlerce ağladım. Takım olarak sezonu açtığımızda çok sevindim, idmanlara katılamadığım için buruktum biraz ama mutluydum.Ve sonra sakatlandığımda üstümde olan Parçalı’ mla yaptım ilk koşumu. Dizimi çok iyi hissediyordum ve tüm kontrollerim olumluydu. Bacağımın kuvveti oldukça iyi çıkınca takımla beraber Fransa’ya ve Macaristan’a gittim. 3.5 ay olmuştu ve artık oynayabileceğimi hissediyordum, tabii ki oynamak istedim ama klüp idarecilerimiz bu konuda çok hassas davrandıkları için oynamama izin vermediler. Takımla beraber ısınıp ’ben oldum, artık oynayabilirim’ diyordum ama Mihriban Ablanın bakışlarıyla hemen oturuyordum. Hemen oturmuyordum biraz uğraştırdım aslında kendisini Formama kavuşmak için o kadar heyecanlıydım ki Fransa’daki Tarbes maçında oynatmadıkları için çocuk gibi bir köşeye çekilip ağladım maç sırasında Macaristan’ da da oynamama izin verilmedi, ben kendi çalışmalarımı yaptım bazen takımla bazen ayrı olarak. Ama her geçen gün daha iyi hissediyordum, artık dizimde hiç ağrım kalmamıştı. Sıklıkla yapılan doktor kontrollerinin hepsinde dizimin artık eskisinden çok daha kuvvetli olduğu çıkıyordu. Son çekilen MRI’ dan sonra artık ’sakatlık’ kelimesi geçmişte kalmıştı. Bu zor dönemi tamamen atlatmış formama kavuşmuştum, ilk çıktığım hazırlık maçında yaşadığım heyecana ben bile inanamadım. Tekrardan sahada olmak müthiş bir duyguydu. Aylar sonra gelen 7 dakika, koca bir yaz verilen emeğin karşılığını almaya başlamış olmak...Özüme dönüyordum...Yeni sezonun ilk resmi maçında belki eski performansımdan oldukça uzaktım ama eski sağlığıma kavuşmuştum. Artık sadece daha çok çalışıp form tutmam kalmıştı. Her gecen günde daha iyi olduğumu hissediyordum. Sırasıyla Taranto, İstanbul Üniversitesi ve son olarak Riga maçı. Biraz kötü başlamıştık maça ancak her şey yolundaydı, tamamen maça konsantre olmuştum. Maçın 2. devresiydi, bu sefer bana çok fazla yabancı gelmeyen bir his. Yine aynı dizimde. Yerde yattığım bir kaç saniyede yaşadığım son 6 ay geçti film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Bir kaç kat daha fazlaydı isyanım ve içimdeki acı. Ama en başta da dediğim gibi artık daha güçlü daha olgun ve daha tecrübeliyim, hazırım yeniden savaşmaya. Çünkü biliyorum bu sakatlığı da atlattığımda bugünden çok daha güçlü olacağım.
Şu anda tek yaptığım dua ederek salı günü açıklanacak sonucu beklemek. Ama sonuç ne olursa olsun yüreğimdeki Aşkı söndürmemek için içimdeki umuda sımsıkı sarılacağım...

Ne gelirse GALATASARAY’ dan kabulümdür...

Işıl ALBEN
Galatasaray Bayan Basketbol Takımı Oyuncusu

3 yorum / Yorum Gönder:

Selocan dedi ki...

Seviyoruz seni...

Adsız dedi ki...

büyük, büyük kaptan

Adsız dedi ki...

ben parkedeki sen, sen tribündeki ben

DEPO