Galatasaray 4-3 Trabzonspor | Tribünsel İzlenimler

|
Galatasaray - Trabzonspor maçına bugünlük tribün gözüyle bakacağım. Yarın maçı 90 dakika tvden izledikten sonra maç hakkında görüşlerimi yazarım. Bu maçın benim için ayrı bir anlamı vardı. 18 yaşına gelmiş genç delikanlı ilk kez Galatasaray maçına gidiyordu. İlk kez kavuşuyordu sevdiceğine. Biliyorum belki birçoğunuz için pek anlam ifade etmeyecektir bu. Ama kendinizin ilklerini hatırlayıp bir kıyas edebilirsiniz. Hem size kendi anılarınızı da hatırlatmış olurum.

Eskişehirspor'lu bir babaya sahip olduğum için bu buluşma baya bir gecikmişti. Tek başıma Eskişehir'den gelmek için izin koparamıyordum. Yalan atıp gitmek ise huyum değildi. Sabırla bekledim. Baskı yaptım. Birçok şeyden vazgeçiyordum ama bir türlü gelemiyordum. İlk Galatasaray maçı olmasının dışında ilk kez de İstanbul'a geliyordum kendimi bildim bileli. İzini bir koparabilsem sora sora bulacaktım elbette. Baya bir cefası olacaktı ama değerdi. Dayım ve kuzenim ile gitmeye karar vermiştik Galatasaray - Eskişehirspor maçına ama ehliyet sınavım gerekçesi ile 2-3 hafta gecikmişti buluşma.

Nihayet kararı verdik. Galatasaray - Trabzonspor maçında orada olacaktık. Aynı zamanda kuzenimde ilk maçına gidiyordu. Dayım ise defalarca gitmişti ve bir rehber olarak en iyilerden birisiydi. Biletler çıktığı ilk dakikada alındı. Pazar günü sabaha karşı 4 sularında yola çıkıldı. Önce Anadolu yakasına gidilecek araba pazarında gezilecekti. Öyle de oldu. Planlanmayan tek şey Avrasya Maratonuna izleyici olarak katılmamızdı. Bu da iyi bir anı olarak bizde kaldı. Tek kötü haber bir sporcunun kendini boğazdan atmasıydı. Anadolu yakasında öğlen saatlerine kadar oyalanıp karşıya geçmeye karar verdik.

Koşu sebebi ile köprünün birisi kapalıydı. Diğer köprüyü kısa bir arayıştan sonra bulduk ve yola çıktık. Hep söylenen trafiğin en sonunda farkına varmıştım. Gördüğüm trafik üniversitede İstanbul tercihimi altlara atabilirdi ama yine de bu olamazdı. Çünkü kolay hiçbirşey yoktu bu hayatta. Madem Galatasaray'ı istiyorsun çekeceksin kardeşim. Nihayet karşıya geçtik. İstanbul hayal ettiğimden çok daha büyük bir şehir olarak karşıma çıktı. Boğazı görmek, sadece tvden görebildiğim tarihi yerleri görmek çok güzeldi. Ünlü kişileri daha ilk gidişimde görüyordum.


Ali Sami YEN çevresine geldiğimizde arabayı otoparka bıraktık. Atkılarımızı, formalarımızı düzeltip daldık Ali Sami YEN sokaklarına.. İlk olarak numaralı tribün önünde resimlerimizi çekindik. Daha sonra internetten rezerve ettiğimiz biletleri almaya gittik. "Bilet lazım mı?" diyen kanıbozukları ve storenin önünde gezen korsanları gördükçe içim gidiyordu. Gözlerinin içine sonuna kadar bakıyordum. Elbette buraya yerleşip güzel bir gruba dahil olduktan sonra ilk işim bunları kazımak olacaktı. Storede çalan şarkı dilimde dolanırken Cevahir'e doğru yol aldık. Eskişehirde'de benzeri alışveriş merkezleri son yıllarda çoğalmıştı. Sosyete kısmın takıldığı yer olduğu çok açıktı. Aynı bizimkiler gibi. Ama buradakinden çok daha büyüktü. İçeride iyi bir gezintiden sonra yemeğimizi yedik ve iddaa bayisine gittik. Trabzonspor'lu bir taraftarın bize kalemini vermesi çok güzeldi. Maç öncesi aramızda rahatça dolaşıyorlardı. İnşallah içeride de dostluk hakim olacaktı. Cevahir'de Özcimbomlu Sezgin Abi'yi görmek çok güzeldi. Selamlaştık ve uzaklaştık.

Store'ye girip uzun uzun gezdik. Beni en çok korumalar etkilemişti. Kurtlar Vadisinde hisettim bir an için kendimi. Storedeki çeşitlilik ise beni sevindirdi. Daha iyi olacağından hiç şüphem yok. O çevrede uzun uzun vakit geçirdik. Yanımıza gelen birisi bilet lazım mı sorusunu yöneltti. Değil ama FB maçı ne kadar olur dediğimizde, "250'den aşağı zor abi" yanıtını almıştık. Bir Cafe'ye girip maç saatini beklemeye koyulduk. Saat 5 civarı olduğunda Eski Açık tarafında konuşlandık. Carrefour önünde demlenen kişiler vardı. Ortam çok güzeldi. Orayı gördükten sonra össye çalışma arzum arttı diyebilirim.

Giriş için sıraya girdik. En önlerdeydik. Kapılar 17.30 gibi açıldığında içeriye alındık. Polis tarafından daha teferruatlı bir arama bekliyordum açıkçası. Meşale istesem sokabilirdim ama tecrübesizlikten yanıma almamıştım. Tam aranırken Antep'in golü geldi ve dayımın polisle elleri çakması bir oldu. İçeriye girip fotoğraf çektirdik. Sedat - Vedat abi, Yılmaz Başkan, Sebo Reis yavaş yavaş geliyorlardı. Tabi bu arada daha stad dolmadan Antepin 2. golü geldi ve stad bayram yerine döndü. Bu maçın önemi daha da artmıştı şimdi. Futbolcuları çağırma, pankartlar, şovlar güzeldi. Dışarıda dost kesilen laz uşakları içeride başlamışlardı bizi tahriğe. Ama stad dj'inin yerinde çaldığı müzikler onları susturuyordu.

Maç başladı. Galatasaray fırtına gibiydi. Taraftar ise mükemmeldi. Bestelerin tam bitim noktasında tayfaların sesini yükselterek devam ettirmesi ve zamanında bestenin değişmesi akıllıcaydı. Çıkan ufak tefek kavga ise büyüklerimizin araya girmesi ile son buluyordu. Aslında bütün besteleri bildiğimi zannederdim ama bilmediğim besteler olduğunu gördüm. Ayrıca "Sen var ya sen" bestesi çok güzeldi. Gollerden sonra yeni açığın arkasındaki apartmanda yakılan meşaleler ve havai fişekler görülmeye değerdi.

Maçı kazanıp dalgamızı geçmiştik. Haftaya kadıköyde oynanacak maçın havasına girmeye başladık. Ama maç içinde bunun yapılması uygun olmadı bence. Sami YEN' e son kez bakıp çıktım. Beklediğimden çok iyi bir tribün oldu. Bir daha gelmek kısmet olur mu bilmiyorum ama gelmeyi çok isteyeceğimi söyleyebilirim. Numaralı tribün tarafında Hagi'yi beklemiştik. Geldiğinden haberim vardı. Ntv radyoda röpörtajından bunu anlamıştık. Bekledik ama çıkmadı. Daha sonra polis dağıttı ve arabaya gidip yola çıktık. Pazar 4 de başlayan yolculuk Pazartesi 3 de bitti. Sabah okul vardı ama kimin umrundaydı askeriye görünümlü düz lise? Daha sakallar uzundu. Girmem mümkünmüydü okula? Uyudum, uyandığımda bu yazıya başladım sonra..

Gala's

2 yorum / Yorum Gönder:

mischa dedi ki...

Kardeşim hoşgelmişssin. Senin gibi kaliteli Galatasaraylılar'a çok ihtiyacımız var burada. ÖSS'ye iyi çalış, değecek emin ol...
Selamlar...

Gala's dedi ki...

Teşekkür ederim sabırsızlanıyorum o gün için..

DEPO