23 Ağustos 2009 Pazar

Dikkat, bu ülkede sevinmek yasaktır! / Ahmet Çakır

Rijkaard yönetimindeki Galatasaray hiç yabana atılmayacak işler yapıyor. İçerde ve dışarda rakiplerine gol yağdıran Cim Bom, taraftarlarını mutlu ediyor. Ali Sami Yen tribünleri, şampiyonluk günlerinde rastlanan türden bir keyif yaşıyor.

Ancak herşey bununla sınırlı değil. Bunu Radikal’de Banu Yelkovan kardeşim de yazdı: Bir yandan bu sevinç yaşanırken öte yandan Galatasaray’ın başarısından hoşnut olmayan da ya bu gelişmelere hep endişeli bir ihtiyatlılıkla bakılması gerektiğini savunanlar da az değil. Belli bir yere kadar bu durum normal karşılanabilir ama süreklilik kazanan bir gamlı baykuşluk hali insanı bıktırıyor.

Aslında bu durum toplumda kökleşmiş durumdaki sağlıksız bir yaklaşımdan, hatta kökleşmiş bir kötü alışkanlıktan kaynaklanıyor. Bizde kutlama değil yas kültürü çok daha ağırlıklıdır. Yani herhangi bir güzel gelişme için sevinmek pek yaygın bir durum değildir. Olaylara keyifli ve eğlenceli yönlerinden bakma alışkanlığı pek yoktur.

Bunun yerine acı ve yas kültürü vardır. Mahalledeki teyzeler hoşlarına giden birşey için kendi ölçülerinin biraz dışına taşan biçimde güldüklerinde, "Ay, çok güldük vallahi, inşallah ağlamayız!" demekten kendilerini alamazlar. Bu ’gereksiz’ ya da ’ölçüsüz’ gülmelerin acısı mutlaka çıkacaktır; buna inanılır.

Elbette ki Sarı Kırmızılı takım henüz güçlü rakiplerle karşılaşmadı. Onlarla yaptığı maçlarda kayıplar ve bundan doğan üzüntüler de olacak. Fakat şu anda işler iyi gidiyor ve Cim Bom gelecek için de umut veriyor.

Olsun, sevgili Galatasaraylılar, siz yine de fazla gülmeyin. Sonra çok ağlarsınız...

Ha ha ha!

Rijkaard’ın geçen hafta Denizlispor maçına çıkardığı kadronun Galatasaray muhabirlerini fena halde ters köşeye yatırdığını maç eleştirisinin girişinde belirtmiştim. Muhtemel kadro durumu muhabirler arasında sürekli bir yarış konusudur. Kimin daha doğru kadro verdiğine dikkat edilir. İşini iyi yapmanın ölçülerinden biridir bu. İyi bir muhabir için 11’e 1 isabetsizlik olağan sayılır, 2 olunca biraz suratlar ekşir, 3’e çıktığında durum büsbütün tatsızlaşır.

Konuyu ele alan Hıncal Uluç bilinen hırçın ve abartılı üslubuyla işi epeyce ileri bir boyuta taşıyıp bu muhabirlerin istifa etmesi gerektiğini yazdı. İlke olarak tamam ama uygulamada böyle birşey mümkün değil. G.Saray muhabiri dediğiniz bostanda yetişmiyor, ’onu atın bunu alın’ öfkesiyle konuya yaklaşırsanız, bir yılda en az 5 kez adam değiştirmek zorunda kalabilirsiniz!

Asıl üzerinde durulması gereken durum, yalan haber kolaycılığının ve rahatlığının muhabirliği bitirmiş olmasıdır. Bu yönüyle olay, sadece Galatasaray muhabirlerini değil bütün mesleği sarmış bir hastalık durumundadır. Özellikle transfer haberi olduğu ileri sürülen rezillikler, bazı gazetelerde Hüseyin Bolt’un rekorlarından ya da Milli Takım’ın Ukrayna’yı yenmiş olmasından çok daha geniş yer bulabilmektedir. Ciddi, sahici ve önemli haberler minik kutulara hapsedilmekte, iğrenç birtakım yalanlar neredeyse sayfalardan taşacak biçimde verilmektedir. Hıncal Uluç’un asıl sorunun asıl kaynağını görme konusundaki sıkıntısı, biraz da aynaya bakma zorunluğu gibidir.

Bolt’u tartışmak

Berlin’deki Dünya Atletizm Şampiyonası’nı ve elbette ki Usain Bolt’un başarılarını hayranlıkla izliyoruz. Ancak sonrasındaki tartışmalar biraz Türk usulü oluyor. Yok efendim, Bolt aslında kolay anlaşılmayan türden bir doping yapıyormuş da daha bilmem nelermiş... Konuya olumlu yönünden bakanlar da onun insanüstü bir varlık olduğu yolundaki abartıları ön plana çıkarmaktan keyif alıyorlar.

Oysa durum gerçekten olağanüstü ama açıklanamaz değil. 1,96’lık bir adamın, ayaklarını bu kadar çabuk yerden kaldırıp onları hızlı biçimde ileri atabilmesi üzerinde durarak bunu anlayabiliriz. Aslında bu kavram olarak anlaşılması çok kolay ama yapılması imkânsız denebilecek kadar zor bir durum...

Şöyle anlatayım: 1,91’lik Hakan Şükür, daha hızlı koşması ve sert şutlar atması gerektiğini söyleyenlere, "Bu boyla ve 43 numara ayakla mümkün değil!" yanıtını vermek zorunda kalırdı.

Bunun gibi ölçülebilir ve anlaşılabilir değerler üzerinden konuşup insanları aydınlatmaya çalışmak yerine, bunu birtakım hurafelerle açıklamaya çalışmak bizi gülünç duruma düşürüyor.


Ahmet Çakır

Bu ülkede düzenli olarak takip ettiğim ender yazarlardandır.. Okumanızı tavsiye ederim..

2 yorum:

  1. Biz güleriz o bize yeter. Daha önce 70 milyonu güldürdük insanlar kriz mriz, işsizlık açlık dinlemeden güldü. Yine güldürürüz.

    Şimdinin o zamandan farkı Çubuklu medyanın çok fazla olması malum adam yüzünden.

    Bu sefer yalnız da olsak biz güleriz, bu ülkenin çoğunluğu da gülmüş olur zaten Galatasaraylı gülerse.

    YanıtlaSil
  2. @Selocan24

    3. paragraf çok güzel :)

    YanıtlaSil

'çabamızın adı galatasaray!'